31 Ocak 2020 Cuma

Derinöz (Ekrek) köyünde kullanılan (Ahıska-Posof) ağzından kelimeler

Ahıska Türkleri, Eski Sovyetler Birliği’nin değişik bölgelerinde yaşadıkları halde kendi benliklerini, inançlarını, konuşma dilini, örf ve âdetlerini eksiksiz koruyabilmişlerdir.  Oğuz ve Kıpçak Türklerinin kaynaşıp harmanlandığı bir coğrafya görünümü veren Ahıska Bölgesi Ağzı, Türkiye’nin kuzeydoğusunda yer alan Artvin ilinin Ardanuç, Artvin Merkez, Yusufeli, Şavşat ilçeleri, Ardahan’ın Posof yöresi ile büyük ölçüde paralel, Erzurum’un Çoruh ırmağı ve kollarındaki yerleşim birimleri ile pek çok özellik bakımından ortak, bazı hususlarda ise Doğu Karadeniz ağızları ile de ortaklaşan yönlere sahiptir. Ahıska Ağzı görüldüğü gibi Türkiye Türkçesi ağızlarının bir kolu hüviyetindedir. Ahıska ağzı, kendine has özellikleriyle Türkiye Türkçesi ağızlarının bakir bölgelerinden biri olarak varlığını devam ettirmektedir.

Anadolu Türkçesinin Ahıska-Posof ağzında köyümüzde de kullanılan ve kendine mahsus bazı farklı özellikler taşıyan kelimelerden meydana gelen küçük bir sözlük hazırladık. 

Ağartı: Yağ, peynir, süt yoğurt gibi yiyeceklerin genel adı
Ağhbun: Gübre
Alaf: Kışlık için hazırlanan hayvan yemi. Ot Saman
Andır: Uğursuz şeyler için söylenilir.
Andıra Kalsın: Uğursuz olan şeylerin sonu gelsin
Avi: Ayı. Posof meşelerinde son zamanarda avi çoğaldı nayisa…
Ağhi: Çocuk dilinde arkadaş. Ağhi gel oyniyağ.
Adla: yürü, ilerle
Ağırşak: yün iğinin başına takılan topaç
Akşamlık: akşam yemeği

Badval: Ambarın bir çeşidi
Baç etmek: öpmek
Baga: Ahırda hayvanlara ot ve samanın verildiği tahta bölme. Hayvanların bagasi bomboş, biraz ot ver!
Başşaği: Yukarıdan aşağıya. Başşaği tökiyer suyi, ağorun sunsuğasi bizim tallaya qader eniyer.
Başyoğari: Aşağıdan yukarıya, baş yukarı. Bizim adami göBıçği: Testere
Bıldır: Geçen sene. Bıldır bizim kövde heç panta olmadi; buyul bol!
Bitevi: Tamamı. Bostana avi girmiş bitevi lazutlari yemiş
Biyanki: Bu taraftaki. Biyanki seküye otur savuğa getme
Bibi: Babanın kız kardeşi
Biçin: Tırpanla biçilmiş ot ya da ekin
Bij,bijli: Sivri uç
Bişi: Açılmış hamurun tavada kızartılmasıyla hazırlanan yiyecek. Bizim anay bişi bişürmiş.
Bölme: Büyük tepsi
Buğhari: Evlerin üstündeki duman çıkan baca
Buclanmağ: Uyuşmak. Otura otura ayağım buclandi.
Buluz: Elbise
Bulul: Ot demeti

Cağ: Şiş ya da mil
Cadi: Pilekide veya fırında pişirilen mısır ekmeği. 
Camuş: Manda
Cancur: Bir tür küçük erik
Cazi: Cadı, açıkgöz, inatçı kimse. Senin bacın na cazi bişadur.
Cazigudiyan: Yağcı ya da şeytan
Cemse: Askeri araç
Çenkürmek: havlamak
Cigerakraba: Enyakın akraba
Cinav: Kamçı ya da bir ot çeşidi
Cığız: Oyun bozan Cığıza cur bahane
Cırcır: Fermuar
Cincar: ısırgan otu
Cızlavet: Siyah içi astarlı lastik ayakkabı
Coc: Bataklık,
Cucul: Civciv,
Cücük: Tavuk Kaz hindi kuş gibi hayvanların yumurtadan çıkan yavruları
Çunaçuna: Çiğ yenilen bir çeşit yapraklı tarla bitkisi. 
Cicloba: arpacık

Çaynik: Çaydanlık
Çeçil: Tel peyniriÇimmek: Yıkanmak, banyo yapmak
Çor: Sinirli bir zamanda söylenilen söz
Çıçıklamak: Karalamak. Kalemi almiş da defderimi çıçıklamiş!
Çinçar: Isırgan otu. 
Çenkürmağ: Havlamak. Bizim it her geçene çenküriyer
Çilbur: Yumurtadan yapılan bir yemek. Sabah anay biza çilbur yedurdi. Çinçar: Isırgan otu. 

Dabak: Bir hayvan hastalığı
Dal: Omuz. Bögün çok su taşıdım da dallarım ağıriyer.
Darılmağ: Hayvanı sürmek.
Dada: Ağabey, Kardeş
Dadda: Çocuk maması
Deh düşmah: Farkına varmak/ Oradan kaç kere geçtim dehdüşemedim baci!
Değirmi: Yuvarlak
Demirali: Bir tür yara, egzama
Dıldıbıl: Çırılçıplak
Dillo: Ketenden örülmüş çuval
Dınaz: Alay, alay etmek
Dığa: Saygısız olan delikanlıya denir

Dırık: İshal
Dınaz etmek: Alay etmek
Doydo: Güvercin
Düge: Düve
Dögmeç: Ekmek ve yağla yapılan bir çeşit yamak, ekmek aşı

Egiş Teknede hamur kazıyan, kazıyacak
Eringen: Tembel, üşenen
Elfene/erfene: Gençlerin kendi aralarında düzenledikleri ziyafet ve eğlence.
Esgül: Kuşburnu.  

feşğun: Ayakları kısa yer sofrası
Ferik: Henüz yumurtlamamış tavuk, Piliç
Fışği: Tezeğin ufalanmış şekli
Fizzah: Bağırmak
Fizzahlanmak: Bağırmak, ağlamak

Gagaç: Kurumuş otlara verilen ad
Gada: Dert, bela
Garaban: köy evinin girişi
Galamak: yakmak
Gadan alem: Dertlerini ben üstüme alayım
Galak: Tezek yığını
Gagal: göz
Ganayağli: Kadın ya da kız için söylenilen bir söz
Ganfet: Akide Şekeri
Garo: Eski anbar
Gaçka: At Arabası
Gavça: Çengel
Gayğana: Sahanda yumurta
Geven: Dikenli derelerde olan bitki
Gıdıl: Küçük
Gıdik: Oğlak, Keçi yavrusu
Gocik: Kaban
Golop: Tahtadan yapılmış yoğurt kabı
Gomba dönmek: takla atmak
Gor: Mezar
Ğımi: Sapı soyulup çiğ olarak yenebilen geniş yapraklı iri bir ot. 
Guli: Hindi
Guşkana: Tencere
Gunçul: uç
Ğıriyanço: Dere boylarında veya bayırlarda yetişen ve yenilen kekremsi bitki. 

Harğ: Ark, su kanalı
Hağıl: Ağıl.
Hama: Hemen. 
Hağhıl: Akıl. Bene hağhıl veriyersin ama sanda da hağhıl yoğ ki! 
Hıraklanmah: Yemeğin yanması/ Geldim ki pilav hıraklanmiş!
Harmutlamak: Sıcak su ile soğuk suyu karıştırmak
Haros: Ekilmemiş tarla
Haro: kiler, ambar
Hakoz: sabanın açtığı iz
Hasıllama: Yoğurmak
Hecinni: Cin. Geca öküzlarinan degirmana gediyerux, bir adam gördüm, megerim hecinniymiş.
Hedik/hegit: Mısır veya buğday haşlaması.
Hangel: Mantı
Herk: Sürülmüş tarla
Helhel: havai kimse
Herslenmek: Sinirlenmek
Hinkal: Mantı
Hışti: Çivili köpek tasması
hğeço: Ense.
Hodak: Öküzün boyunduruğuna binen ve öküzleri süren çocuk
Hop, ğhop: Sabanın demir olan ucu
Horavel: Hodak denen çocuğun söylediği maniler
Hozan: Biçilmiş tarlanın birdiyer adı

İşmar: İşaret etmek
İsgâm: İskemle. Haci dede isgâmına kismayi oturtmazdi
İşkaf: dolap
İşdamağ: İstemek. O qızi işdaduğ ama vermadilar.

Kanfet: Akide şekeri
karabaluğ: Kalabalık. 
karanuğ: Karanlık.
kartopi: Patates. 
Kaçkaç: Saksağan. Kaçkacın qanadi qırılmiş da uçamiyer.
Kakaç: Kurumuş kaba bitki. Kakaç kimi olmiş bu otlar. 
Kıriyal: Tertemiz/ Havliden içeri girduh ki evleri kıriyal ediyer.
Kargun: Yazın karların erimesiyle oluşan sel
Kaşka: Ağaçtan yapılmış el arabası, küçük araba
Kayış: Kemer
Kataklamak: Kovma, Uzaklaştırma
Kayğana: Sahanda yumurta
Kakaçlanmağ: Uyuşmak / sertleşmek. Bacaklarım kakaçlandi doktor ilaç yazdi
Kakoça: Gelincik çiçeği. Kakoça kimi zenne, qaqoça kimi gözelsin.
Keşlanmağ: Sertleşmek, donmak, uyuşmak. Zavalli hayvan savuğda dişarda qalmiş da keşlanmiş!
Kefterküski: Hortlak
Kerme: Koyan pisliginden yapılan tezek
Kert: Bayat
Koko: Takke, kep, başlık. Kokoli dedelar gediyer camiya.
Kınap: İnce dayanıklı ip
Kıtmır: Küçük
Kollo: Kuyruğu kesilmiş hayvan
Kopça: Düğme
Kor: Kör
Koraraba: Kağnı
Koroğli: Köroğlu
Korberevi: Önünü görmeyen
koşat: Eski toprak evlerin ahşap direklerine verilen ad.
koşmağ: Öküzleri arabaya bağlayıp sürmek. Toprağı sürmek.  
Kotan: Pulluk
Kop: Şişkinlik, yumru. 
Köçmek: Evlenmek
Kömlek: Gömlek
Kudik: Küçük köpek, Enik
Kırik: Kısrakların yeni kulunu tay
Külek: Ağzı geniş, altı dar su kabı
Külül, Külür: Yabani bezelye
Kuşgana: İki yandan kulplu tencere. 
kuymak: Mısır ununun kaymak veya tereyağıyla kaynatılmasıyla yapılan bir yemek. Q
Küski: Kaldıraç, uzun ağaçtan sırık
Küze: Su kabı

Lazut: Mısır
Leçek: Beyaz renkli başörtüsü
Lıpız: Parasız, Züğürt
Lobiya: Fasulye
Loda: Büyük ot yığını
Lençber: Rençber, çiftçi.

Manfiş: Küçük kare şeklinde kesilmiş yufkanın yağda kızartılması
Makat: Tahtadan yapılmış sedir
Mazi: İki teker arasında ki mil
Mehle: Mahalle.
Mekdüf: Mektup.  
Merek: Ot ya da saman konulan ev: Merek yandı sıçana da kalmadı
Mintan: Gömlek
Miras kalsın: Mal sahibinin ölmesini dilemek
Mogdam: İmece
Mozik: Bir yaşına girmiş dana
Mökgem: Sağlam
Menç: Kalçanın üst kısmı/ Bögün mençlerim ağıriyer.
Mur: İs, kurum/ Kazani kucahlamiş, üstün mur etmişsin.
Muçlamak: Rasgele katlamak, buruşturmak. Her bulduğun muçlayıp atma!


Nağhır: Sığır sürüsü
Natevür: Nasıl, ne çeşit, ne şekilde? Na tevür iş bu ben bişa ağnamadım.
Neft: Gazyağı
Nelet: Lanet. Nelet kor şeytanın başına!
Netay: Ne mutlu.
Nöker: Hızmetkar
Nat: Tırpan sapı
Nigart: gaga

Okçur: Uçkur
Osanmağ: Bıkmak, usanmak. 
Otarmak: Kırda hayvanları gütmek. 
Oyani: O tarafa, öteye. Oyani getma biyani gel baci
Ög: Ön taraf. Ola ögen baksana, yığılacağsın! 
Ögmağ: Övmek. A bu qız da hama gendini ögiyer

Pağaça: Yuvarlak ve kalın bir tür ekmek, somun
Pampara: Bir tür yabani bitki
panta: Yabani armut, ahlat
Papak: Başa giyilen tiftik başlık
Pambuğ: Pamuk.
Pampara: Yemlik. 
Palaz: bez
Papa: Mısır unundan yapılıp ortası oyularak tereyağı koyulan bir yemek türü. 
papul: Çocuk ayakkabısı, patik
Peg: Yıkıntı, virane olmuş ev kalıntısı için denir
Peşkir: El havlusu
Pelverde: Kuşburnu marmeladı.
Pilaç: Pilastik ayakkabı.  
Pisik: Kedi
PortlaK: Göz yapısı büyük olan
Poşa: Çingene,
Puğar: Pınar
Pörçükli: Havuç,
Poç: Koçan/ Lazudun poçuni tanalara verin.
Ponçah: Saçak/ Gelinin ponçahli bir tavşali var.
Puçi: Dana

Ramok: Römork. 
Rebiteli: Düzenli, terbiyeli.
Rezi: Razı.  


Sami: Boyunduruğa takılan ağaç ya da demir çubuk
Sanaksal: Ahırların orta yerinde çukur hayvan bokunun toplandığı kanal
Sılık: ıslık
Şapalak: Tokat
Şırat: Peynir Suyu
Şoğurt: Salya
Şoşartmak: abartmak
Sabağaçan: Sabaha kadar.
Savuğ: Soğuk. 
Sekü (Söki): divan
Sehim: Pay.
Sekü: Evin odalarında yapılan ve üzerine oturulup yatılan tahta sedir.
Seslamağ: Çağırmak. 
Sifat tökmağ: Surat asmak
Söbe: Soba.
Sufra: Sofra. 
Sükütcamasına: Sessizce. 
Şüşüt: huni
Şennik: Akrabalar veya insan topluluğu. 
Şitandurmağ: Teşvik etmek, özendirmek, alıştırmak. 
Şitanmağ: Bir şeye dadanmak. 
Şüşe/şuşa: Lâmba camı, şişe

Tapan: Sürülmüş tarlayı düzeltmeye yarıyan tahta kalas
Tapdamağ: Bir şeyin üzerine vurarak, bastırarak şekil vermek. 
Tar: Tavukların üstüne dizildiği ince sırık
Tavşal: Kadınların baş örtüsünün kalını
Tejgere: Hayvan pisliğini taşımaya yarıyan tahta alet
Telis: Çuval
Terek: Raf
Termaş: Bozuk
Termaşa kalsın: Bozulsun kalsın
Teşi: Yün eğirmeye yarayan alet
Teşt: Saç legen
Tellük: Terlik.
Tevür: Çeşit
Terkel: Tekrar.
Töreme: Torunlar, nesil. 
Tığ. Harman yerinde ki saman yığını
Tokli: Yaşına girmiş erkek kuzu
Torhola: Kabuk Tutmamış Yumurta
Tuluk: Tulum
Tuman: Don
Tüken: Dükkân. 
Tump: Tarlaların kenarı
Tusmak: sinmek
Talda: Ağaç, kaya veya damın altı/ Yağmurda islanma, taldaya gel!
Tavli: Semiz/ Kuziler tavlandi mi?
Tütüle: Zurna



Varlı: Zengin 
Vedra: Kova, su kabı
Veran: Viran, harabe
Veran kalsın: Harabe olsun


Yanbegi: Yatay olan eğiri
Yalağuz/yalanuz: Yalnız.
Yasluğ: Sahur.  
Yaşik: Ağaçtan yapılan kasa
Yaşmağh: Başörtüsü
Yege: Eye
Yetaluğ: Yetecek kadar. 
Yığ: Topla
Yırğat: Irgat, imece.
Yumri: Yuvarlak
Yuğha: ince
Yüngül: Hafif
Yolçi: Yolcu. 
Yola vurma: Gönderme
Yuğhi: Uyku.
Yünk: Yün. 
Yuğlamağ: Uyumak. 
Yoz: Kısır mal
Yaba: Ağaçtan yapılmış harman aleti/ Yabay al da bu samani merege doldur.

Zağar: Küçük köpek
Zahar: Gerçekten öyle
Zanduğ: Sandık.
Zeşt: İnce sac
Zırza: Asmalı kapı kilidi
Zibil: İnce toz
Ziyenker: Zarar veren
Zoko: Mantar
Zukkum: Haram
Zukkum: Zehir, zakkum anlamında
Zafli konuşmah: Yüksek sesle konuşmak/ Ne zafli konuşiyersin, sağır mi var?
Zoğ: Sırt/ Çubuği zoğuna gerdim.
Zuk: Kambur/ Çoh ağır kaldurma zuklanursun!
Zukkum: Zıkkım. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Derinöz (Ekrek) Köy Videoları

Derinöz (Ekrek) Köy videosu 1 ( Bu videoyu köy ziyaretinde Zeki Yazıcı çekmiştir.)   Derinöz (Ekrek) Köy videosu 2 ( Bu videoyu köy ziyareti...